Blog

Blog

Antrenoryum Çünkü Sporu Seviyorum
15 Haziran 2022

Ayrıştıran veya Birleştiren Spor


Bu yazıda sporda etik ve ahlak kavramlarını, olimpiyatlardan örnekler üzerinde durarak açıklamaya çalışacağım. Öncelikle, sıklıkla karıştırılan etik ve ahlak kavramlarının ne olduğundan ve aralarındaki farklardan bahsetmek isterim. Etik bir davranışın iyiliğini, kötülüğünü veya yararlı olup olmadığını öze inerek, bilginin varlığını sorgulayarak inceler. Ahlak ise teoriden ziyade daha pratiktir ve bir toplumda kabul gören genel değer yargılarını içerir. Bu nedenledir ki ahlak sosyolojiye daha çok konu olurken, etik ise felsefenin konusudur. Etik, ahlak gibi norm koymaz. Bu davranış etiktir veya değildir demek yanlıştır.

Sporda var olan kuralların günlük hayatta bir değeri yoktur. Sporun kuralları, sporu daha eğlenceli ve zorlayıcı bir şekle sokmak adına katılımcıları tarafından benimsenir. Bu kurallar sadece oyunu düzenler ve oyunculuğa katkıda bulunmayı amaçlar. Sporun özünü korumayı, eğlenirken rekabet edebilmeyi sağlar. Sporda elde edilmesi amaçlanan bir başarı da mevcuttur fakat bu başarıya ulaşmak için çabalarken, gönüllü bir şekilde kabul ettiğimiz bu kurallara ne derece uyacağımız, doğru eylemin ne olduğu gibi sorgulamalar sporun etik çerçevesini oluşturur.

Olimpiyatlar

Yirminci yüzyıla girerken artık insanların boş zamanı artmış durumdaydı ve amatör ruhla kendi eğlencesi için spor yapan insanların yerini, başkalarını eğlendirmek için profesyonelce spor yapan insanlar almıştı. Ancak spor henüz tam anlamıyla çağdaşlaşamamış ve bugünkü boyutuna ulaşamamıştı. Spora bu eşiği atlatacak isimlerin en başında ise modern olimpiyatların kurucusu Baron Pierre de Coubertin yer alıyordu. Onun çabaları ve önderliğinde 6-15 Nisan 1896 tarihinde, Antik Oyunlar'ın beşiği Atina'da, dokuz spor dalında, on üç ülkeden, üç yüz on bir sporcuyla modern olimpiyatların ilki düzenlendi.

Olimpiyat oyunları, en üst düzeyde değişik milletlerden sporcuların ülkeleri adına yarıştıkları, adeta bir festival havasında eğlenceli ama aynı zamanda sporun en üst düzeydeki rekabetini de içeren, sporun en görkemli olayı olmuştur. Olimpiyat oyunları, dünyanın dört bir yanından insanları birleştiren, barış ve kardeşlik duygularını ön plana çıkaran, sporun coşkusunu iliklerimize kadar hissettiren, insanın vücuduyla ruhunun ahengini gözler önüne seren ve dil, din, ırk fark etmeksizin bütün insanların birbirlerini sevebilmesini, sayabilmesini ve anlayabilmesini amaçlayan bir olimpizm ruhu içerisinde yapılır. Olimpizm, felsefe olarak nitelendirilemese de bir dünya görüşüdür. Ne yazıktır ki sporda etik ve ahlak kavramlarını yaşatan olimpizm ruhu, olimpiyat oyunlarında yaşanan birçok olayda zedelenmiştir.

Olimpiyat Oyunlarında Ayrımcılık

Türkiye'nin de aralarında bulunduğu ve Birinci Dünya Savaşından mağlup ayrılan ülkelerin (Almanya, Avusturya, Macaristan, Bulgaristan) olimpiyatlara alınmaması sporda etik ve ahlak kavramlarıyla bağdaşmayan örneklerden biridir. Savaşta yenilen ülkeler 1920 Anvers oyunlarına 1.Dünya Savaşı'na neden oldukları gerekçesiyle alınmamışlardır. Yapılan bu ayrımcılık, o toplumlara karşı gösterilen büyük bir saygısızlıktır ve onları aşağılama amacını gütmektedir. Bu örnekten anlaşılabileceği üzere olimpiyatlar her zaman barışın ve kardeşliğin simgesi olamamıştır. İnsanlar arasında köprü vazifesi görmesi gereken bu dev organizasyonlar, bazen çeşitli siyasi emellere kurban edilmiştir.

Olimpiyat Oyunlarında Irkçılık

1968 yılında, Mexico City'de düzenlenen Olimpiyat Oyunları sırasında, iki yüz metre koşu yarışında birincilik ve üçüncülük madalyası almaya hak kazanan iki siyahi atlet (Amerikalı Tommie Smith ve John Carlos) madalyalarını almak için kürsüye çıplak ayaklarla çıkmışlardır. Yaptıkları bu eylemde çıplak ayaklar fakirliği ve ikinci sınıf vatandaşlığı sembolize etmekteydi. Bunu yapmalarının nedeni ise siyahlara karşı yapılan ırkçılığı protesto etmekti. Aynı yarışta ikinci olan Avusturalyalı beyaz atlet Peter Norman'da onlara destek olmak amacıyla ''İnsan Hakları İçin Olimpiyat Projesi Hareketi'ne'' ait kokardı göğsüne takmıştı. Irkçılığa karşı verilen bu mesajın sonuçları ne yazık ki bu sporcular için ağır olmuştur ve spor kariyerleri vatandaşları oldukları devletlerce sona erdirilmiştir.

Olimpiyat Oyunlarında Doping

Doping kısaca açıklamak gerekirse, bedensel performansı arttırmak için çeşitli ilaçların ve yöntemlerin kullanılmasıdır. Olimpiyat oyunları tarihi boyunca, birçok defa haksız rekabete yol açan doping olayları gerçekleşmiştir. Doping süregelen bir mücadeledir. Yakalanabilenler cezalandırılsa da doping, sporda etik ve ahlakla bağdaşmayan ciddi bir sorundur ve büyük bir kara lekedir. Örneğin 1996 Atlanta Olimpiyatları'nda büyüme hormonu favori doping maddesi olduğu için bu olimpiyatlara ''Büyüme Hormonu Oyunları'' da denmiştir. 2000 Sidney Olimpiyatları'na ise yüksek oranda performans arttırıcı kullanımından dolayı ''Kirli Oyunlar'' denilmiştir. Bazen öyle bir hal almıştır ki bireysel bir olay olmaktan çıkıp organize bir şekle bürünmüş ve devlet desteği işin içerisine girmiştir. Rusya'nın bu nedenle Güney Kore'de yapılan 2018 Kış Olimpiyatları'na katılması yasaklanmıştır ve temiz çıkan Rus sporcuların sadece bağımsız olarak katılabilmelerine izin verilmiştir.

Olimpiyat Oyunlarında Yolsuzluk

Olimpiyat oyunları bütün dünyayı bir araya getiren dev organizasyonlardır. Bu nedenle organizasyonlara ev sahipliği yapabilmek ülkeler için hem büyük bir prestij hem de fırsattır. Organizasyonlara yapılan hazırlıklar dev bütçeler gerektirmektedir. Ekonomik açıdan bu denli büyük bir olay söz konusu olduğunda ise maalesef birtakım yolsuzluklar meydana gelebilmektedir. Örnek vermek gerekirse, Eski Rio de Janeiro valisi Sergio Cabral, 2016 Olimpiyat Oyunları'na ev sahipliği oylamasında Rio'nun seçilebilmesi adına Uluslararası Atletizm Birliği eski başkanı Lamine Diack'e iki milyon dolar ödeme yaptığını itiraf etmiştir.

Tartışma ve Sonuç

Olimpiyatlarda meydana gelen ve sporda etik ve ahlak açısından sorun yaratan olayları incelediğimizde hepsinin tamamen insanla ve zaaflarıyla ilgili olduğu göze çarpar. Toplumun diğer kurumlarında insanın gösterdiği zayıflıkların çoğuna sporda da tanıklık etmekteyiz. Bu sorunların üstesinden gelebilmek adına sporun özünün ne olduğunu unutmamak gerekir. Bugün gelinen noktada spor büyük bir ekonomiye sahip devasa bir endüstri haline geldi ve sistem içerisinde büyük paralar dönmeye başladı. İnsanların kazanma hırsı, ihtirasa dönmeye başladı. Ne pahasına olursa olsun kazanmalıyım hissiyatı, oyunun temelindeki eğlenceyi götürdü ve yerine stresi getirdi. Halbuki spor en başta eğlenmek için yapılan bir olaydı. Dürüstçe mücadele edip, sonunda kazananı tebrik etmeyi unuttu insanlar.

Bir zamanlar amacı kendinde olan bir eylem olan spor, kapitalist düzenin bir başka aracı oldu. Ebeveynler çocukları ya popçu ya topçu olsun istediler ki ekonomik anlamda rahat olsunlar. Çünkü spor için spor yapılmıyordu artık amaç büyük rakamlar kazanabilmek veya toplumda belli bir statü sahibi olabilmekti. Aşırı milliyetçiliğin etkisiyle haksız rekabet normal görüldü ve kurallar hiçe sayılarak doping yapıldı. Bunu yapan sporun kurallarını gönüllü bir şekilde kabul eden ve yıllar içerisinde sporu kurumsallaştıran insanın yine kendisiydi. Birtakım menfaatler uğruna insanlar görevlerini kötüye kullandılar ve şahsi kazançlarını her şeyin önüne koydular.

Spor bugün geldiği noktaya kolay bir şekilde gelmedi. İnsanlığın ortak mirası büyüdükçe ve nesiller geçip, bu mirasa verilen katkılar çığ gibi büyüdükçe spor da gelişti ve değişti. Bugün gelinen noktada devasa bir endüstri olan spor içinde birtakım olumsuzlukları barındırsa da yine birçok fırsata da imkan oluşturdu. Spor sayesinde dünyanın dört bir yanından insanlar birbirleriyle tanışıp, paylaşımda bulunabiliyorlar. Sporun birleştirici ve bütünleştirici bu özelliklerini ön plana çıkarmalıyız ve sporun ruhunu zedeleyecek ayrımcılık, ırkçılık, yolsuzluk gibi olumsuzluklara mahal vermemeliyiz. Bunu yapabilmek için ise sporun sadece kazanmak ve kaybetmek üzerine kurulu olmadığını anlamalıyız. Asıl olan geçirdiğimiz süreçtir. Çünkü sporun özüne baktığımızda amacı kendinde olan bir eylem görürüz. İnsan büyüdükçe küçülmeyi öğrenebilmelidir. Sporu spor yapan o amatör ruha sahip çıkılmalıdır.

Bugün dünyadaki en büyük problemlerden biri göçmenlerdir. Savaşlardan dolayı insanlar çoklu sayıda göç etmekte ve birçok ülkede sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu sorunların üstesinden gelebilmek, onlara farklı olmadıklarını hissettirebilmek ve yeni ülkelerine entegre edebilmek adına en önemli araçlardan biri de spordur. Almanya'daki Türk nüfusu bu konuda bir örnektir.

MUHAMMED YUSUF AYDIN
Ayrıştıran veya Birleştiren Spor